İlk olarak Paris'in en eski pastanelerinden biri olan Angelina'dan bahsedelim. Biz Galerie Lafayette'teki kafesini deneyimledik. Eğer Lafayette'i gemekten yorulursanız içlere saklanmış olan Angelina dinlenmek için en iyi nokta. Ancak asıl merkezi Louvre'a gelmeden önce Jardin du Tuleries'nin karşısında Rue de Rivoli'deki şubesi. Zaten burayı uzun kuyruklarından da fark edebilirsiniz. Eğer içerinin atmosferini pek önemsemiyip, lezzetleri merak ediyorsanız kuyruksuz ve rahat Lafayette'in içerisindeki şubeyi tavsiye ederiz. Buraya giderseniz menude de göreceğiniz üzere Angelina klasikleri ve yeni tatlarından oluşan iki bölüm karşılayacak sizleri. Biz klasiklerden Limonlu Tartı, Opera'yı ve en meşhur tatlısı olan Mont Blanc'ı denedik ve üçüne de bayıldık. Eğer büyük bir tatlı tutkunu değilseniz kesinlikle Limonlu Tartı öneririz, ama eğer kestaneyi seviyorsanız kesinlikle Mont Blanc'ı öneririz.
Yanında da bir Paris klasiği olan Café au Lait için deriz. Eğer tatlı yemeyecekseniz de Angelina'nın meşhur sıcak çikolatasını mutlaka içmelisiniz. Sunumundan tadına kadar başka bir yerde rastlayamayacağınız bir lezzet. Son olarak Angelina'nın butiği olduğunu hatırlatalım. Sıcak çikolatanızı sonra içmek içinde satın alabilirsiniz.
Bir diğer tavsiyemiz her ne kadar Paris "tea time" ile meşhur olmasa da Paris'te akşamüstü çayınızı ya da kahvenizi içmeniz için önereceğimiz en iyi mekan Trocadero'daki Carette. Belki bu isme Marais'yi gezerken t-rastlayabilirsiniz. Marais'deki şubesi Trocadero'dakinden daha meşhur olmuştur ancak ilk açıldığı yer Trocadero'dur. Bizce Eiffel kulesine karşı çay veya kahve yudumlamak dah çekici olduğu için size burayı öneriyoruz. Özellikle makoronlarını ve ev yapımı keklerini tavsiye ederiz. Ama genel olarak tüm Paris'teki pastanelerde rastlayacağınız tatlılara burada da rastlayabilirsiniz. Ama bizim size önerimiz fıstıklı ev yapımı kek. Aynı zamanda çay saati için özel hazırlanmış menulerden birini de seçebilirsiniz.
Kahve için değil ama Fransa'nın en meşhur tatlarından biri olan Ekler'i tatmak için mutlaka Eclair de Genie'ye uğrayın deriz. Biz Marais'deki şubesinde yedik eklerlerimizi. Size tek bir ekler tavsiye edemeyiz çünkü adeta eklerle sanat yapmaktalar. O yüzden hangisinin görüntüsü en çok hoşunuza gidiyorsa onu yiyin deriz ancak özellikle frambuazlıyı tadmanızı tavsiye ederiz.
Paris denince yemeden dönmemeniz gereken bir diğer şey de Krep. Krep için size iki yer söyleye biliriz. Birincisi Rue du Rivoli üzerindeki Louvre'u geçmeden ulaşabileceğiniz, La Cooéperative. Sadece krep üzerine bir kafe olmasa da kreplerinin çok meşhur olduğunu söyleyelim. Kendi yaptıkları çikolata sosu ile birçok çeşit krepi burada tadabilirsiniz. unutmadan söyleyelim sadece tatlı krep olduğunu düşünmeyin, tatlı olduğu kadar tuzlu kreplerde bulunmakta. Eğer mantar seviyorsanız mantarlı ve emmental peynirliyi öneririz. Bir diğer krepçi ise Pantheon'a yakın, eğer yolunuz Pantheon'a ya da Jardin de Luxembourg'a düşerse buraya uğrayın derim. Rue Sufflot üzerinde bulunan kafenin adı La Creperie. Adından da anlayacağınız gibi sadece krep üzerine bir menüsü var. burada yediğiniz krepten asla pişmanlık duymazsınız bizden söylemesi.
Son olarakta herkesin bildiği La Durée ve Fauchon yerine size başka bir makaroncu öneriyoruz. Paris'liler buranın La Durée'den daha iyi olduğunu iddia ediyor. Bu makaroncunun adı Pierre Hermé. Buraya da Lafayette'in içinde rastlayabilirsiniz. Ancak burada oturmanız mümkün değil. Bir corner store mantığıyla sadece makaronlarınızı alıp paris'in parklarından birinde kahvenizle makaronlarınızı yiyebilirsiniz. Aynı zamanda Paris'in markalar caddesi Saint Honoré'de de bir şubesi var meşhur makaroncunun. Özellikle çift renkli yani çift tatlı makronları tatmanızı tavsiye ederiz. Bizim favorimiz limonlu ve karamelize bademli ikili.
0 yorum:
Post a Comment